Conjunctions (Bağlaçlar)
Bağlaçlar iki cümleciği
birbirine bağlarlar. Dikkat edilmesi gereken nokta, bağlaçların iki
kelimeyi veya bir kelimeyle bir cümleyi değil, iki cümleciği
bağladığıdır. Konuşma ve yazı dilinde anlamlı ve akıcı cümlelerin
kurulabilmesi için bağlaçların kullanılması çok önemlidir.
Bu derste bağlaçlar anlamları bakımından çeşitli kategorilerde anlatılmıştır.
► Coordinating Conjunction (Koordine Eden Bağlaçlar)
a) Iki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlar.
And (ve) : paralellik arzeder. .
But (ama, ancak, fakat) : zıtlık ifade eder.
Or (veya, yahut, ya da) : alternatifteri gösterir.
Nor (ne de) : or’un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.
So (bundan dolayı, böylece) : sonuca götüren bağlaçtır.
For (edat olarak,“için”) : bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira” anlamındadır.
Yet (halbuki)
.
b) Bu bağlaçların uygulanmasında önemli iki temel özellik vardır. .
1 : Coordinating Conjunction bağlaçları mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar.
2 : Coordinating Conjunction bağlaçlarından önce mutlaka bir virgül (,) vardır
c) And, So, But Bağlaçları
- So = bundan dolayı, bu nedenle, böylece gibi anlamlarıyla sonuç bildirir. But = Fakat, ama,ancak demektir ve zıtlık bildirir.
- It was snowing heavily so we cancelled the match. (Çok kar yağıyordu, bu nedenle (bundan dolayı) maçı iptal ettik.)
- He ran as fast as he could but he couldn’t win the race. (Olabildiğince hızlı koştu ama yarışı kazanamadı)
- And = ve, dahi anlamındadır. İngilizce’de bu bağlaç, Türkçe’de olduğundan daha sık kullanılır. İlginçtir ki, “ve” bağlacı Arapça’dan alınmıştır, gerçek Türkçe’de bu bağlaç yoktur.
- The trade union asked for a twenty percent increase in wages and salaries and the company management accepted it.
(Sendika, ücret ve maaşlarda yüzde yirmilik bir zam istedi ve şirket yönetimi bunu kabul etti.)
“and” “but ve “so” bağlaçlarında genellikle özne ortak olduğu için genelşlikle özne tekrar yazılmaz. İlaveten, bu kısaltmalarda virgul kullanılmaz.
- The commander was tired but confident (Komutan yorgun ama kendinden emindi.)
d) Yet, Or, Nor Bağlaçları
Yet = halbuki, oysa demektir ve “but” gibi zıtlık bildirir. Bu arada not edelim ki: günlük konuşmalarda daha pratik olduğundan “but” tercih edilir. “yet” daha ziyade yazılı İngilizce’ye aittir ve daha ileri bir İngilizce düzeyine işaret eder.
- I was expecting him to be a great man, yet he amounted to nothing. (Onun büyük bir adam olmasını bekliyordum halbuki o hiçbirşey olmadı.)
Or = ya da, veyahut , yahut, veya anlamları taşımaktadır. Alternatif bildirir.
- You must love family life or never get married. (Aile hayatını sevmek zorundasın ya da hiç evlenmemelisin.)
- I can go to a movie or stay at home. (Sinemaya gidebilir veya evde kalabilirim.)
Nor = Ne de anlamı taşımaktadır. Cümleye veya cümleciğe negatif bir anlam verir. “nor” bağlacının İngilizce’de istisnai sayılacak bir özelliği onu izleyen cümlenin devrik bir yapıda olmasıdır.
- He didn’t contact his doctor nor did he call his family. (Doktoruyla temasa geçmedi. Ne de ailesini aradı.)
- I don’t want to visit anybody nor do I want anybody to come to me. (Kimseyi ziyaret etmek istemiyorum ne de kimsenin beni ziyaret etmesini isterim.)
e) Independent Clauses = Bağımsız Cümlecikler
Cordinating Conjunctions ile bağlanan cümleciklere İngilizce’de “independent clause” yani bağımsız cümlecik denir. Çok dikkat edilmesi gereken ve aslında şaşırtıcı bir yönleri vardır. O da, İngilizce’de çok önemli olan tense = zaman kipi uyumu bu cümleciklerde aranmaz. Her cümleciğin zaman kipi bir bağlaçla bağlandığı diğer cümleciğin kipinden farklı olabilir.
- I have seen her several times, but I can’t recognize him now. (Onu bir kaç kez gördüm ama şimdi kendisini tanıyamam.)
- I did my best and I am tired. (Elimden geleni yaptım ve yorgunum.)
f) Sentence Connector = Cümle Birleştiricileri
Bu gruptakler cümlecik değil de cümleler arasında bağlantı kurarlar. Bu özelliklerinden dolayı bağlaç tanımına uymazlar. Bu yüzden bunlara bağlaç değil de “cümle birleştiricileri” denir.
Bu yapılarda iki cümle vardır. Birinci cümle bitmiş, noktalanmıştır. Ama ikinci cümle birinci cümleyle ilişkilidir. İşte bu cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin başında, ortasında veya sonunda olabilirler.
Çeşitli türleri vardır:
- Iki cümle arasında paralellik sağlayanlar:
Furthermore, Moreover, What’s More, In addition, Also : Bununla beraber, ilaveten, ek olarak, ayrıca, bir de, bununla birlikte, üstelik
- We have welcomed our guests. Furthermore, we sent them back their home at our expenses.
(Misafirlerimizi ağırladık. Ayrıca, masrafı üstlenerek onları evlerine geri gönderdik.)
- He is praised by his friends for the good results he got from the finals. Also, he is expecting to be rewarded by the school administration. (Finallerdeki iyi sonuçlar nedeniyle arkadaşlarından övgü aldı. Ayrıca, okul yönetiminden ödül bekliyor.)
- Iki müstakil cümle arasında bir zıtlık ilişkisi kuranlar
However, Nevertheless, Nonetheless, On the contrary, Still : Buna karşılık, mamafih, tersine, aksine, ancak
- Last Sunday, we were ready to receive company. However, noone showed up (Geçen Pazar misafir ağırlamaya hazırdık (istekliydik). Ancak, kimse gözükmedi. )
- Sonuç bildiren birleştiriciler
Therefore, Thus, Hence, As a result, Consequently: Bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, sonuç olarak, neticede
- There is a hospital in our neighbourhood. Therefore, we refrain from making noise. (Semtimizde bir hastane var. Bu nedenle, gürültü yapmaktan kaçınıyoruz.)
“Therefore”, ikinci cümlede çeşitli yerlerde bulunabilir. Her üçünde de anlam aynıdır.
Cümle başında
- The players were very tired after the match. Therefore, they needed some rest. (Oyuncular maçtan sonar çok yorgunlardı. Bu nedenle, dinlenmeye ihtiyaçları vardı.)
Cümle ortasında (Daha iyi bir İngilizce’yi ifade eder)
- The professor tried to be fair to his students. He, therefore, made an oral exam in addition to the three written exams.
(Profesör, öğrencilerine adil davranmak istiyordu. Bu nedenle, üç yazılı sınava ek olarak sözlü bir sınav da yaptı.)
Cümle sonunda (seyrek olarak kullanılır)
- He was mistreated by his manager. He submitted his resignation, therefore. (Müdüründen kötü muamele gördü. Bu yüzden, istifa etti.)
- Alternatif belirten birleştiriciler
Or else, Otherwise : Aksi takdirde, yoksa, olmazsa
- You have to attend the class. Or else, you will fail in the exam. (Derslere katılmak zorundasın. Yoksa, sınavlardan kalacaksın.)
- Watch your mouth. Otherwise, you will suffer. (Konuşmana dikkat et. Yoksa, zarar göreceksin.)
3) Correlative Conjunction (Korelatif Bağlaçlar, İlişki Sağlayan Bağlaçlar)
Korelatif bağlaçlar, ikili sözcüklerden oluşurlar ve her iki cümlecikte de bulunurlar.
- Not only ..........but also, sadece değil ..........aynı zamanda
- He is not only a successful manager but also a good father. (O sadece başarılı bir yönetici değil, aynı zamanda iyi bir babadır.)
- Both ..........and = hem..........hem de
- She has both the courage and the will to get rid of difficulties she encounters. (O, karşılaştığı zorlukla baş etmek için hem cesarete hem de iradeye sahiptir.)
- Either ..........or = ya ..........ya da (alternatif,tercih bildirir)
- While shopping, you either need cash or a credit card. (Alışveriş yaparken ya nakit ya da kredi kartına ihtiyacınız olur.)
- Neither ..........nor = ne ..........ne de..
- I love neither flowers nor trees. (Ne çiçekleri ne de ağaçları severim.)
- Whether ..........or = gerek ..........gerekse (olsun ..........olsun)
- I love my family whether they love me or not. (Ailemi, onlar beni sevse de sevmese de severim.)
- I don’t care whether you go or stay. (Gitsen de kalsan da aldırmam.)
“also” de, da, ayrıca anlamına gelir. “as well” sözcüğü de aynı anlamdadır fakat daima cümle sonuna konulur.
* Not only ..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin başına alınarak da yazılabilir. Bunun nedeni, cümleciğe vurgu yapılmak istenmesidir.
- I not only want to make money (=not only do I want to make money), but also earn respect. (Ben sadece para kazanmak değil, aynı zamanda saygınlık kazanmak istiyorum.)
4.) Adverbial (Subordinating) Conjunction = Zarf Bağlaçları
Bir zarf sözcüğünün yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir. Bu durumda iki cümlecik olur ve birbirine bağlamak için de bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu bağlaç “adverbial conjunction” olur.
- I saw him last year. (Onu geçen sene gördüm.)
Burada “last year” zarfının yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir.
- I saw him when I was at university. (Üniversitedeyken, onu gördüm.)
a) Time Conjunction = Zaman bağlaçları.
Eylemin ne zaman yapıldığını belirlerler.
As soon as: ( ..........ir, ..........imez)
As long as: (..........dığı sürece)
Hardly / Scarcely (..........when: tam ............mıştı ki ...........oldu)
When: (..........dığı zaman)
After: (..........den sonra)
Before: (..........den önce)
As: (..........iken)
While: (..........iken)
Just as: (..........tam iken)
Until / Till: (..........ceye kadar)
By the time: (..........ceye kadar)
Once: (...........ce / ca)
No sooner (..........than: .....mesi ile .....mesi bir oldu)
Since: (..........dığından beri)
b) As ve While
Her iki bağlaç da “.........iken” anlamındadır.
- As I was walking alone in the street, the policeman stopped me. (Caddede yalnız başına yürürken, polis beni durdurdu.)
- I witnessed a traffic accident while I was looking out of the window. (Camdan bakarken, bir trtafik kazasına şahit oldum.)
c) Just as (Tam …… iken)
Genellikle past continuous zaman kipinde kullanılır. Bir hareketin olmak üzere bulunduğunu gösterir.
- Just as I was entering the house, the baby started to cry. (Tam ben eve girerken, bebek ağlamaya başladı.)
d) By the time = until = till = …..’e kadar
“By the time” past tense ve future perfect tense ile kullanılır. “till”, “Until” bağlacının kısaltılmış halidir yani ikisi aynı anlama gelir.
- By the time I got home, the visitors had left. (Ben eve gelene kadar misafirler gitmişti.)
- By the time you learn how to behave, I will have left the country. (Sen terbiyeli olmayı öğrenene kadar ben ülkeyi terketmiş olacağım.)
e) no sooner …… then
- No sooner had I started to swim then it began to rain. (Tam yüzmeye başlamıştım ki yağmur yağmaya başladı.)
Bu bağlaçla kurulan cümleler “hardly…..when” ile de aynı anlama gelecek şekilde kurulabilir.
- We had hardly seen each other when we separated. (Tam birbirimizi görmüştük ki ayrıldık.)
Not: “no sooner..........than” ve “hardly............when” bağlaçları vurgu için cümle başına alınabilir. Bu durumda, cümle devrik yapıda olur.
5) Cause Conjunction (Neden Bildiren Bağlaçlar)
a) Because, As, Since, Seeing that, Now that, Given that (çünkü,…den dolayı, … olduğu için)
- I have failed the exam because I didn’t study enough. (Sınavdan kaldım çünkü yeterince çalışmadım.)
- As it was a fine day, everybody went out. (Güzel bir gün olduğu için, herkes dışarı çıktı.)
- Since you are a rich man, you can spend much money. (Zengin bir insan olduğun için çok para harcayabilirsin.)
- Given that the circumstances are convenient, we have to start implementing the project. (Koşullar uygun olduğundan dolayı, projeyi uygulamaya başlayabiliriz.)
b) Due to the fact that, Owing to the fact that, Because of the fact that, On account of the fact that, In view of the fact that ( ..........den dolayı)
- Due to the fact that the economy was in recession, the company cut down its production. (Ekonominin durgun olması gerçeği karşısında, şirket üretimini azalttı.)
Bu cümlede “due to the fact that” ile aynı anlama gelmek üzere “owing to the fact that” kullanılabilir.
6) Zıtlık bildiren Bağlaçlar = Concession Conjunctions
a) Though, Even though, Although, Despite the fact that, In spite of the fact that ( ……’e rağmen)
- Despite the fact that (=In spite of the fact that) his company was going bankrupt, he continued his extravagant life.
(Şirketinin iflasa gidiyor olmasına rağmen, pahalı yaşamına devam etti.)
b) Whereas, While (Halbuki , Oysa)
- Nobody gave him a hand when he was in difficulty, whereas (=while) he had been helpful to everybody in past.
(Zor zamanında ona kimse yardımcı olmadı, halbuki o geçmişte herkese yardımcı olmuştu.)
c) However, Ne kadar (…..olsa da …)
- However hard he tries, he can’t get anything from his work. (Ne kadar gayret ederse etsin, çalışmalarından bir sonuç alamıyor.)
d) Whatever
- Whatever he does, he can’t please his wife. (Ne yaparsa yapsın karısını memnun edemiyor.)
- Whatever your ideas are, you have to explain them. (Fikirlerin her neyse, onları açıklaman gerekir.)
- Whatever your problem is, you have to tackle it. (Problemin ne olursa olsun, onunla halletmelisin.)
e) No Matter
- No matter what happens, I will stand by you. (Ne olursa olsun seni destekleyeceğim.)
7) Sonuç Bildiren Bağlaçlar = Result Conjunction
a) So that
- I was so embarrassed that I wanted to die. (O kadar utandım ki ölmek istedim.)
- She is so beautiful that everyman in the town fell in love with her. (O kadar güzel ki, şehirdeki her erkek ona aşık oldu.)
b) Such that
- He is such an idiot that he may make every foolishness. (O öyle bir salak ki, her türlü aptallığı yapabilir.)
8) Purpose Conjunctions (Amaç Bildiren Bağlaçlar)
a) In order to ( …-mek,-mak için)
- I have spared much money in order to afford a car. (Araba alacak mali güce ulaşmak için para biriktirdim.)
- In order to avoid problems, we have taken strict measures. (Sorunları önlemek için sert önlemler aldık.)
Not: “in order to” yerine sadece “to” da kullanılabilir.
- We all went out for a picnic to get some fresh air. (Temiz hava almak için hepimiz pikniğe gittik.)
b) In order that
- In order that I could watch the football match on TV, I kicked everybody out of the room. (Futbol maçını seyredebileyim diye herkesi odadan kovdum.)
c) So as to
- We have arranged everything for the party so as to please all the guests. (Partide tüm konukları memnun edecek şekilde herşeyi düzenledik.)
- I am leaving the house immediately so as not to miss the airplane. (Evden uçağı kaçırmamak için (uçağı kaçırmamak üzere) hemen çıkıyorum.)
- They made the meeting at a quiet place so as not to hear the noise of the traffic. (Toplantıyı trafiğin gürültüsünü duymayacak şekilde sakin bir yerde yaptılar.)
d) So that
- Please stand up so that I can see how tall you are. (Lütfen ayağa kalkta ne kadar uzun olduğunu görebileyim.)
e) So
- It is rush hour so be careful when you are driving. (Bu saat iş saati bu nedenle saraba sürerken dikkatli ol.)
9) Expectation Conjunction (Beklenti İfade Eden Belirten Bağlaçlar)
a) In case, Just in case
- You have to take an umbrella with you in case it rains. (Yağmur ihtimaline karşı yanına şemsiye almalısın.)
- I will punish you in case you disobey the rules. (Kurallara itaat etmemen halinde seni cezalandıracağım.)
- Just in case a fire breaks out, we should have several fire distinguishers. (Yangın çıkması halinde birkaç yangın söndürücümüz olmalı.)
b) Lest
Az kullanılan bir bağlaçtır. Üst düzey İngilizcedir.
- The children obey their parents lest they cut down their pocket money. (Çocuklar, cep harçlıklarını azaltmasınlar diye ebeveynlerine itaat ediyorlar.)
- The technician control everything carefully lest no problem arises during the operation. (Teknisyen, operasyon sırasında hiç sorun çıkmasın diye herşeyi dikatlice kontrol etti.)
c) For fear that (..korkusuyla)
- She left her husband for fear that he should give her a beating. (Onu döver korkusuyla kocasını terketti.)
- The colonel forbid the soldiers to light fires for fear that the enemy might locate them. (Albay düşman yerlerini tespit eder korkusuyla askerlerin ateş yakmasını yasakladı.)
Bu derste bağlaçlar anlamları bakımından çeşitli kategorilerde anlatılmıştır.
► Coordinating Conjunction (Koordine Eden Bağlaçlar)
a) Iki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlar.
And (ve) : paralellik arzeder. .
But (ama, ancak, fakat) : zıtlık ifade eder.
Or (veya, yahut, ya da) : alternatifteri gösterir.
Nor (ne de) : or’un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.
So (bundan dolayı, böylece) : sonuca götüren bağlaçtır.
For (edat olarak,“için”) : bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira” anlamındadır.
Yet (halbuki)
.
b) Bu bağlaçların uygulanmasında önemli iki temel özellik vardır. .
1 : Coordinating Conjunction bağlaçları mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar.
2 : Coordinating Conjunction bağlaçlarından önce mutlaka bir virgül (,) vardır
c) And, So, But Bağlaçları
- So = bundan dolayı, bu nedenle, böylece gibi anlamlarıyla sonuç bildirir. But = Fakat, ama,ancak demektir ve zıtlık bildirir.
- It was snowing heavily so we cancelled the match. (Çok kar yağıyordu, bu nedenle (bundan dolayı) maçı iptal ettik.)
- He ran as fast as he could but he couldn’t win the race. (Olabildiğince hızlı koştu ama yarışı kazanamadı)
- And = ve, dahi anlamındadır. İngilizce’de bu bağlaç, Türkçe’de olduğundan daha sık kullanılır. İlginçtir ki, “ve” bağlacı Arapça’dan alınmıştır, gerçek Türkçe’de bu bağlaç yoktur.
- The trade union asked for a twenty percent increase in wages and salaries and the company management accepted it.
(Sendika, ücret ve maaşlarda yüzde yirmilik bir zam istedi ve şirket yönetimi bunu kabul etti.)
“and” “but ve “so” bağlaçlarında genellikle özne ortak olduğu için genelşlikle özne tekrar yazılmaz. İlaveten, bu kısaltmalarda virgul kullanılmaz.
- The commander was tired but confident (Komutan yorgun ama kendinden emindi.)
d) Yet, Or, Nor Bağlaçları
Yet = halbuki, oysa demektir ve “but” gibi zıtlık bildirir. Bu arada not edelim ki: günlük konuşmalarda daha pratik olduğundan “but” tercih edilir. “yet” daha ziyade yazılı İngilizce’ye aittir ve daha ileri bir İngilizce düzeyine işaret eder.
- I was expecting him to be a great man, yet he amounted to nothing. (Onun büyük bir adam olmasını bekliyordum halbuki o hiçbirşey olmadı.)
Or = ya da, veyahut , yahut, veya anlamları taşımaktadır. Alternatif bildirir.
- You must love family life or never get married. (Aile hayatını sevmek zorundasın ya da hiç evlenmemelisin.)
- I can go to a movie or stay at home. (Sinemaya gidebilir veya evde kalabilirim.)
Nor = Ne de anlamı taşımaktadır. Cümleye veya cümleciğe negatif bir anlam verir. “nor” bağlacının İngilizce’de istisnai sayılacak bir özelliği onu izleyen cümlenin devrik bir yapıda olmasıdır.
- He didn’t contact his doctor nor did he call his family. (Doktoruyla temasa geçmedi. Ne de ailesini aradı.)
- I don’t want to visit anybody nor do I want anybody to come to me. (Kimseyi ziyaret etmek istemiyorum ne de kimsenin beni ziyaret etmesini isterim.)
e) Independent Clauses = Bağımsız Cümlecikler
Cordinating Conjunctions ile bağlanan cümleciklere İngilizce’de “independent clause” yani bağımsız cümlecik denir. Çok dikkat edilmesi gereken ve aslında şaşırtıcı bir yönleri vardır. O da, İngilizce’de çok önemli olan tense = zaman kipi uyumu bu cümleciklerde aranmaz. Her cümleciğin zaman kipi bir bağlaçla bağlandığı diğer cümleciğin kipinden farklı olabilir.
- I have seen her several times, but I can’t recognize him now. (Onu bir kaç kez gördüm ama şimdi kendisini tanıyamam.)
- I did my best and I am tired. (Elimden geleni yaptım ve yorgunum.)
f) Sentence Connector = Cümle Birleştiricileri
Bu gruptakler cümlecik değil de cümleler arasında bağlantı kurarlar. Bu özelliklerinden dolayı bağlaç tanımına uymazlar. Bu yüzden bunlara bağlaç değil de “cümle birleştiricileri” denir.
Bu yapılarda iki cümle vardır. Birinci cümle bitmiş, noktalanmıştır. Ama ikinci cümle birinci cümleyle ilişkilidir. İşte bu cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin başında, ortasında veya sonunda olabilirler.
Çeşitli türleri vardır:
- Iki cümle arasında paralellik sağlayanlar:
Furthermore, Moreover, What’s More, In addition, Also : Bununla beraber, ilaveten, ek olarak, ayrıca, bir de, bununla birlikte, üstelik
- We have welcomed our guests. Furthermore, we sent them back their home at our expenses.
(Misafirlerimizi ağırladık. Ayrıca, masrafı üstlenerek onları evlerine geri gönderdik.)
- He is praised by his friends for the good results he got from the finals. Also, he is expecting to be rewarded by the school administration. (Finallerdeki iyi sonuçlar nedeniyle arkadaşlarından övgü aldı. Ayrıca, okul yönetiminden ödül bekliyor.)
- Iki müstakil cümle arasında bir zıtlık ilişkisi kuranlar
However, Nevertheless, Nonetheless, On the contrary, Still : Buna karşılık, mamafih, tersine, aksine, ancak
- Last Sunday, we were ready to receive company. However, noone showed up (Geçen Pazar misafir ağırlamaya hazırdık (istekliydik). Ancak, kimse gözükmedi. )
- Sonuç bildiren birleştiriciler
Therefore, Thus, Hence, As a result, Consequently: Bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, sonuç olarak, neticede
- There is a hospital in our neighbourhood. Therefore, we refrain from making noise. (Semtimizde bir hastane var. Bu nedenle, gürültü yapmaktan kaçınıyoruz.)
“Therefore”, ikinci cümlede çeşitli yerlerde bulunabilir. Her üçünde de anlam aynıdır.
Cümle başında
- The players were very tired after the match. Therefore, they needed some rest. (Oyuncular maçtan sonar çok yorgunlardı. Bu nedenle, dinlenmeye ihtiyaçları vardı.)
Cümle ortasında (Daha iyi bir İngilizce’yi ifade eder)
- The professor tried to be fair to his students. He, therefore, made an oral exam in addition to the three written exams.
(Profesör, öğrencilerine adil davranmak istiyordu. Bu nedenle, üç yazılı sınava ek olarak sözlü bir sınav da yaptı.)
Cümle sonunda (seyrek olarak kullanılır)
- He was mistreated by his manager. He submitted his resignation, therefore. (Müdüründen kötü muamele gördü. Bu yüzden, istifa etti.)
- Alternatif belirten birleştiriciler
Or else, Otherwise : Aksi takdirde, yoksa, olmazsa
- You have to attend the class. Or else, you will fail in the exam. (Derslere katılmak zorundasın. Yoksa, sınavlardan kalacaksın.)
- Watch your mouth. Otherwise, you will suffer. (Konuşmana dikkat et. Yoksa, zarar göreceksin.)
3) Correlative Conjunction (Korelatif Bağlaçlar, İlişki Sağlayan Bağlaçlar)
Korelatif bağlaçlar, ikili sözcüklerden oluşurlar ve her iki cümlecikte de bulunurlar.
- Not only ..........but also, sadece değil ..........aynı zamanda
- He is not only a successful manager but also a good father. (O sadece başarılı bir yönetici değil, aynı zamanda iyi bir babadır.)
- Both ..........and = hem..........hem de
- She has both the courage and the will to get rid of difficulties she encounters. (O, karşılaştığı zorlukla baş etmek için hem cesarete hem de iradeye sahiptir.)
- Either ..........or = ya ..........ya da (alternatif,tercih bildirir)
- While shopping, you either need cash or a credit card. (Alışveriş yaparken ya nakit ya da kredi kartına ihtiyacınız olur.)
- Neither ..........nor = ne ..........ne de..
- I love neither flowers nor trees. (Ne çiçekleri ne de ağaçları severim.)
- Whether ..........or = gerek ..........gerekse (olsun ..........olsun)
- I love my family whether they love me or not. (Ailemi, onlar beni sevse de sevmese de severim.)
- I don’t care whether you go or stay. (Gitsen de kalsan da aldırmam.)
“also” de, da, ayrıca anlamına gelir. “as well” sözcüğü de aynı anlamdadır fakat daima cümle sonuna konulur.
* Not only ..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin başına alınarak da yazılabilir. Bunun nedeni, cümleciğe vurgu yapılmak istenmesidir.
- I not only want to make money (=not only do I want to make money), but also earn respect. (Ben sadece para kazanmak değil, aynı zamanda saygınlık kazanmak istiyorum.)
4.) Adverbial (Subordinating) Conjunction = Zarf Bağlaçları
Bir zarf sözcüğünün yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir. Bu durumda iki cümlecik olur ve birbirine bağlamak için de bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu bağlaç “adverbial conjunction” olur.
- I saw him last year. (Onu geçen sene gördüm.)
Burada “last year” zarfının yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir.
- I saw him when I was at university. (Üniversitedeyken, onu gördüm.)
a) Time Conjunction = Zaman bağlaçları.
Eylemin ne zaman yapıldığını belirlerler.
As soon as: ( ..........ir, ..........imez)
As long as: (..........dığı sürece)
Hardly / Scarcely (..........when: tam ............mıştı ki ...........oldu)
When: (..........dığı zaman)
After: (..........den sonra)
Before: (..........den önce)
As: (..........iken)
While: (..........iken)
Just as: (..........tam iken)
Until / Till: (..........ceye kadar)
By the time: (..........ceye kadar)
Once: (...........ce / ca)
No sooner (..........than: .....mesi ile .....mesi bir oldu)
Since: (..........dığından beri)
b) As ve While
Her iki bağlaç da “.........iken” anlamındadır.
- As I was walking alone in the street, the policeman stopped me. (Caddede yalnız başına yürürken, polis beni durdurdu.)
- I witnessed a traffic accident while I was looking out of the window. (Camdan bakarken, bir trtafik kazasına şahit oldum.)
c) Just as (Tam …… iken)
Genellikle past continuous zaman kipinde kullanılır. Bir hareketin olmak üzere bulunduğunu gösterir.
- Just as I was entering the house, the baby started to cry. (Tam ben eve girerken, bebek ağlamaya başladı.)
d) By the time = until = till = …..’e kadar
“By the time” past tense ve future perfect tense ile kullanılır. “till”, “Until” bağlacının kısaltılmış halidir yani ikisi aynı anlama gelir.
- By the time I got home, the visitors had left. (Ben eve gelene kadar misafirler gitmişti.)
- By the time you learn how to behave, I will have left the country. (Sen terbiyeli olmayı öğrenene kadar ben ülkeyi terketmiş olacağım.)
e) no sooner …… then
- No sooner had I started to swim then it began to rain. (Tam yüzmeye başlamıştım ki yağmur yağmaya başladı.)
Bu bağlaçla kurulan cümleler “hardly…..when” ile de aynı anlama gelecek şekilde kurulabilir.
- We had hardly seen each other when we separated. (Tam birbirimizi görmüştük ki ayrıldık.)
Not: “no sooner..........than” ve “hardly............when” bağlaçları vurgu için cümle başına alınabilir. Bu durumda, cümle devrik yapıda olur.
5) Cause Conjunction (Neden Bildiren Bağlaçlar)
a) Because, As, Since, Seeing that, Now that, Given that (çünkü,…den dolayı, … olduğu için)
- I have failed the exam because I didn’t study enough. (Sınavdan kaldım çünkü yeterince çalışmadım.)
- As it was a fine day, everybody went out. (Güzel bir gün olduğu için, herkes dışarı çıktı.)
- Since you are a rich man, you can spend much money. (Zengin bir insan olduğun için çok para harcayabilirsin.)
- Given that the circumstances are convenient, we have to start implementing the project. (Koşullar uygun olduğundan dolayı, projeyi uygulamaya başlayabiliriz.)
b) Due to the fact that, Owing to the fact that, Because of the fact that, On account of the fact that, In view of the fact that ( ..........den dolayı)
- Due to the fact that the economy was in recession, the company cut down its production. (Ekonominin durgun olması gerçeği karşısında, şirket üretimini azalttı.)
Bu cümlede “due to the fact that” ile aynı anlama gelmek üzere “owing to the fact that” kullanılabilir.
6) Zıtlık bildiren Bağlaçlar = Concession Conjunctions
a) Though, Even though, Although, Despite the fact that, In spite of the fact that ( ……’e rağmen)
- Despite the fact that (=In spite of the fact that) his company was going bankrupt, he continued his extravagant life.
(Şirketinin iflasa gidiyor olmasına rağmen, pahalı yaşamına devam etti.)
b) Whereas, While (Halbuki , Oysa)
- Nobody gave him a hand when he was in difficulty, whereas (=while) he had been helpful to everybody in past.
(Zor zamanında ona kimse yardımcı olmadı, halbuki o geçmişte herkese yardımcı olmuştu.)
c) However, Ne kadar (…..olsa da …)
- However hard he tries, he can’t get anything from his work. (Ne kadar gayret ederse etsin, çalışmalarından bir sonuç alamıyor.)
d) Whatever
- Whatever he does, he can’t please his wife. (Ne yaparsa yapsın karısını memnun edemiyor.)
- Whatever your ideas are, you have to explain them. (Fikirlerin her neyse, onları açıklaman gerekir.)
- Whatever your problem is, you have to tackle it. (Problemin ne olursa olsun, onunla halletmelisin.)
e) No Matter
- No matter what happens, I will stand by you. (Ne olursa olsun seni destekleyeceğim.)
7) Sonuç Bildiren Bağlaçlar = Result Conjunction
a) So that
- I was so embarrassed that I wanted to die. (O kadar utandım ki ölmek istedim.)
- She is so beautiful that everyman in the town fell in love with her. (O kadar güzel ki, şehirdeki her erkek ona aşık oldu.)
b) Such that
- He is such an idiot that he may make every foolishness. (O öyle bir salak ki, her türlü aptallığı yapabilir.)
8) Purpose Conjunctions (Amaç Bildiren Bağlaçlar)
a) In order to ( …-mek,-mak için)
- I have spared much money in order to afford a car. (Araba alacak mali güce ulaşmak için para biriktirdim.)
- In order to avoid problems, we have taken strict measures. (Sorunları önlemek için sert önlemler aldık.)
Not: “in order to” yerine sadece “to” da kullanılabilir.
- We all went out for a picnic to get some fresh air. (Temiz hava almak için hepimiz pikniğe gittik.)
b) In order that
- In order that I could watch the football match on TV, I kicked everybody out of the room. (Futbol maçını seyredebileyim diye herkesi odadan kovdum.)
c) So as to
- We have arranged everything for the party so as to please all the guests. (Partide tüm konukları memnun edecek şekilde herşeyi düzenledik.)
- I am leaving the house immediately so as not to miss the airplane. (Evden uçağı kaçırmamak için (uçağı kaçırmamak üzere) hemen çıkıyorum.)
- They made the meeting at a quiet place so as not to hear the noise of the traffic. (Toplantıyı trafiğin gürültüsünü duymayacak şekilde sakin bir yerde yaptılar.)
d) So that
- Please stand up so that I can see how tall you are. (Lütfen ayağa kalkta ne kadar uzun olduğunu görebileyim.)
e) So
- It is rush hour so be careful when you are driving. (Bu saat iş saati bu nedenle saraba sürerken dikkatli ol.)
9) Expectation Conjunction (Beklenti İfade Eden Belirten Bağlaçlar)
a) In case, Just in case
- You have to take an umbrella with you in case it rains. (Yağmur ihtimaline karşı yanına şemsiye almalısın.)
- I will punish you in case you disobey the rules. (Kurallara itaat etmemen halinde seni cezalandıracağım.)
- Just in case a fire breaks out, we should have several fire distinguishers. (Yangın çıkması halinde birkaç yangın söndürücümüz olmalı.)
b) Lest
Az kullanılan bir bağlaçtır. Üst düzey İngilizcedir.
- The children obey their parents lest they cut down their pocket money. (Çocuklar, cep harçlıklarını azaltmasınlar diye ebeveynlerine itaat ediyorlar.)
- The technician control everything carefully lest no problem arises during the operation. (Teknisyen, operasyon sırasında hiç sorun çıkmasın diye herşeyi dikatlice kontrol etti.)
c) For fear that (..korkusuyla)
- She left her husband for fear that he should give her a beating. (Onu döver korkusuyla kocasını terketti.)
- The colonel forbid the soldiers to light fires for fear that the enemy might locate them. (Albay düşman yerlerini tespit eder korkusuyla askerlerin ateş yakmasını yasakladı.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder